BU SİTE 4. SINIF ÖĞRENCİLERİ İÇİN HAZIRLANMIŞTIR
 
SINIFIMIZ
Menü  
  Ana Sayfa
  Okulumuz
  Sınıfımız
  Bizden Size
  => Fikra
  => Hihaye
  => Siir
  => Atasozleri
  => Deyimler
  => Ozdeyisler
  => Bilmeceler
  => Satranc Ogrenelim
  DENEME
  Dersler
  Bu Hafta
  Sinifimizdan Haberler
  Videolar
  Linkler
  Calisma Odasi
  Il Il Turkiye
  İlimizi Tanıyalım
  Gerekli Bilgiler
  Cumhurbaşkanlarımız
  Osmanlı Padişahları
  Öğretmenler İçin
  İletişim
  Size Özel (Üyele İçin)
  Sözlük
  Etkinliklerimiz
  Veli Bilgilendirme
  Bir Bağlantıda Sen Ekle
  EĞLEN-ÖĞREN

Fikra

Bilmez
Dursun, çalıştığı inşaatın onuncu katından aşağıya düşmüştür. Temel hızla yardımına yetişip sorar :
“Nasılsın Dursun, bir tarafın ağrıyor mu ?”
Dursun :
“Ne diyorsun sen be!... Çektiğim acı yüzümden okumuyor mu?”
Temel hayrettedir :
“Ah be Dursun! Bilmez misin, benim okuma yazma bilmediğimi ?...”

Aydınlık

Nasrettin Hoca bir gün köyde kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş.Hocayı gören komşuları yanına yaklaşarak:
- Hayrola Hoca Efendi,demişler,bir şey mi kaybettin?
- Mühürüm düştü de...
- Nerede düşürdün?Söyle, biz de bakıverelim.
- İçerde düşürdüm,avluda...
- Avluda kaybedilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
Evinde ve bahçesinde ışığı olmayan Hoca ,bunun üzerine:
- Avlu karanlık.burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum,demiş.

Afrika'da

Avcı Temel, misafirlerine yerdeki ayı postunu göstererek, “Bu ayıyı Afrika'da ben vurmuştum” der. Hayretler içinde itiraz ederler :
“Afrika'da ayı bulunmaz ki...”
Temel güler ve “Ayı bu birader, oranın Afrika olduğunu ne bilsin ?!”

Akşehir'e Gelen Papazlar

Bir gün üç papaz gelmiş Akşehir'e. Sohbet sırasında Nasrettin Hoca'ya sorular sormuş papazlar.
Bir ara papazlardan biri:
- Hoca Efendi,dünyanın tam orta yeri neresidir?
Nasrettin Hoca eşeğinin ön ayağının bastığı yeri göstererek:
- İşte tam burasıdır, papaz efendi, diye yanıtlamış adamı.
Papaz gülmüş:
- Nereden bildin hoca Efendi orası olduğunu?diye sormuş.
Nasrettin Hoca'da gülmüş:
- İnanmazsan ölç diye yanıtlamış papazı.

Umut Şu Dağın Ardında
Nasrettin Hoca odun getirmek için ormana gitmiş.
Odun toplarken bir de bakmış ki,Eşeği oralarda yok.
Seslenmiş,bağırmış,çağırmış ama eşek çıkmamış ortaya. Odunları bir kenara koyup türkü söyleyerek ağır ağır aramaya başlamış eşeği.
O sırada oradan geçen köylüler:
- Hayrola Hoca efendi, ne yapıyorsun böyle? Demişler.
Nasrettin Hoca:
- Bizim eşek kayboldu da onu arıyorum,diye yanıtlamış.
Köylüler:
- Eşeği kaybolan adam böyle türkü mü söyler? Demişler.
Nasrettin Hoca,sormuş:
- Ya ne yapar?
Köylüler:
- Telaşlanıp,üzülür,demişler.
Nasrettin Hoca, gülümsemiş:
- Bir umudum kaldı, o da şu dağın ardında. Eğer eşeğimi orada da bulamazsam, varın siz o zaman bendeki feryadı seyredin...

Gözlük
Temel, kasabaya inerek, gözlükçüye girer ve bir okuma gözlüğü istediğini söyler.
Dükkandaki bütün gözlükleri denediği halde, Temel'in hala okuyamadığını gören gözlükçü kan ter içinde, “Kuzum! Sen okuman yazman olduğundan emin misin?” diye sorunca,
Temel şöyle cevap verir :
“Ula! Yoksa şart midur?”

Baba Sözü Dinlemek
Nasrettin Hoca'nın bir oğlu varmış...Ters mi ters ... Ne denirse tam tersini yapan bir çocuk.
Bir gün Nasrettin Hoca ile oğlu Akşehir'e gitmişler. Oradan iki çuval tuz almışlar. Ve eşeğe yükleyip köylerine dönmek için yola koyulmuşlar.
Köylerinin yakınındaki derenin yanına gelmişler, Nasrettin Hoca derenin en sığ yerinden karşıya geçmiş. Oğlu da o sırada eşeği sudan geçirmekteymiş....
Nasrettin Hoca bir de bakar ki, ne görsün, eşeğin sırtındaki çuvallardan biri suya değdi değecek...
Ne yapsın?
Oğlunun da huyunu bildiği için seslenir:
- Sevgili oğlum...Çuvallardan biri suya değecek. Biraz daha asıl da iyice suya gömülsün...
Çocuğun o gün uysallığı üzerindeymiş... Tutup,babasının dediğini yapmış. Sarkan çuvalı batırmış. İşte tam o anda, öteki çuvalda semerin üzerinden devrilmiş...
Ve iki çuval birden suya düşmüş...
Nasrettin Hoca can havliyle oğluna bağırmış:
-İki çuval tuz suya karıştı!
Oğlu yanıtlamış:
- Kırk yılda bir baba sözü dinleyelim dedik,gene de yaranamadık..

Talebe

Temel, sınıfın sonuncusudur. Bu durum babasının canın atak demiştir :
“Bıktım senden, bıktım! Sende hiç utanma yok mu? Sınıfın otuzuncusu olmuşsun!...”
Temel tüm pişkinliğiyle :
“Üzülme baba! Ya sınıf kırk kişilik olsaydı...”

İki deli

İki akıl hastası tımarhaneden kaçmaya karar vermişlerdi. Biri dedi ki :
-Önce parmaklıklara kadar gideriz. Eğer fazla yüksekse altından, yüksek değilse üstünden geçeriz. Sen git bir kontrol et !
Arkadaşı gidip biraz sonra geri geldi :
-Maalesef kaçamayacağız dostum !
-Neden ?
-Çünkü parmaklık yok !...

Doğru Söz
Müfettiş, öğrencilere sorar:
— İçinizde en uslu kim?
Öğrenciler, hep bir ağızdan - cevap verirler:
— Öğretmenimiz!

İpe Un Sermek

Nasreddin Hoca, münasebetsiz komşusunun hemen her gün olur olmaz şeyler istemesinden bıkmış.
Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:
• Veremem, demiş. İpe un serdim.
• Aman Hoca, ipe un serilir mi?
• Adamın vermeye niyeti olmazsa
ipe un serer...

Korkutma Bedeli
Dişçi, müşterisine:
• Bu diş çekimi için sizden iki misli ücret almak zorundayım hanımefendi.
• Neden doktor bey?
• O kadar yaygara yaptınız ki, bekleme odasındaki
müşterilerimden ikisi çığlıklarınızı duyunca hemen kalkıp gittiler.

Eşeğin Gölgesi Kime Ait?  
Köylünün biri eşek kiralayarak kasabaya doğru yola koyuldu.Eşeğin sahibi de onlarla geliyordu.Öğle üzeri sıcaklık bastırınca ,köylüye şekten inip hayvanın gölgesinde biraz dinlenmek ve serinlemek istedi.Bu durumu gören eşeğin sahibi itiraz etti. Eşek kendisinin olduğu için, gölgesinden istifa etmeninde kendine ait olduğunu düşünüyor.
Köylü ise:
_Ne münasebet! Ben senin eşeğini yol boyunca kiralamadım mı? Öyleyse onu kullanma hakkı bana ait,diyordu.
Eşeğin sahib ise bu cevaba:
_Sen eşeği kiraladın ,gölgesini değil, diye karşılık veriyordu.Onlar böyle münakaşa ederken,başıboş kalan eşek kaçıp kayboldu.
NOT: İnsanlar, çok zaman boş yere kavga ederler.

Yorgan Gitti, Kavga Bitti       
Gecenin ileri saatiydi. Nasrettin Hoca’nın evinin önünden gürültüler geliyormuş. Hoca merkla dışarı çıkmış ki havanın serin olduğu anlanmış o yüzden o yüzden üstünede yorganını almış. Hoca dışarı çıktığında iki kişi kavga ediyormuş. Onları ayırıyım derken yorganı kaptırmış adamlara meğer hırsızlarmış. Hoca çok geç olmadan anlamış. Ve evine girmiş.
― Eee, Hoca kavga ne oldu?
― Hiiiiiiiiçç, demiş. Yorgan gitti, kavga bitti.
                 

Karne                                          
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah Allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."

Babanın İsmi 
Ali okula yeni başlamıştı,
Öretmen gelenlerin ve babalarının isimlerini
soruyordu.Sıra Aliye gelmişti.
İsmin ne?
- Ali
- Babanın ismine?
- Baba
- Evladım babanın başka ismi yok mu?
- Öğretmenim üç kardeşim var. Hepimiz baba diyoruz: Ama başkaları Ahmet diyor.
- Ahmet desene:
- Ahmet deyince babam kızıyor öğretmenim


Tamir   
            

Hoca evini tamir ettiriyormuş. Marangoza:
-''Usta, döşeme tahtalarını tavana, tavandakileri döşemeyecek.'' demiş. Marangoz
''Niye?'' diye sorunca:
-''Yakında evleneceğim, bilirsin ki insan evlenince altı üstüne gelir.

Rastlarsam Söylerim    

Hoca'nın karısı evde oturmaz,sürekli gezermiş.Bunu gören komşuları:
-''Hoca,hanımın çok gezmeye başladı.Evde bulamıyoruz, söyle evde otursun''
diye çekiştirmişler.
Hoca gülerek şöyle cevap vermiş:
-''Eğer bizim eve de uğrarsa kendisine söylerim!''

Hangisine Görüneyim   
Hoca'nın evlendiği kadın çok çirkinmiş.
Hoca'ya sormuş:
-''Hoca akrabanız erkeklerden hangisine görüneyim,hangisine görünmeyim?
Hoca:
-''Vallahi hanım, bana görünme de, kime görünürsen görün,'' demiş.

İskelet
Biyoloji dersinde öğretmen, bir insan iskeletini göstererek Temel'e sorar :
“Söyle bakalım Temel, bunun adı nedir ?”
“İnsan kilçuğudur öğretmenim”

İlk hata
Temel'e çalıştığı yerde ilk ay maaşını fazla verirler ; ikinci ay ise eksik... Hemen gidip “Hata var” der.
“Haklısın, ama sana ilk ay fazla vermişiz. Daha önce niye gelmedin ?” derler.
Temel :
“Pen ilk hataları affederum!”

Size Müjdem Var
Timur , ordusundaki fillerden birini , Nasrettin hoca' nın köyüne göndermiş.
Fil, köyde ne kadar ot varsa ,onları silip süpürüyormuş.dayanamamışlar bu duruma köylüler. Nasrettin hoca 'yı da önlerine katarak, Timur'a şikayet etmek için yola çıkmışlar.
Yolda köylüler , birer ikişer sıvışmaya başlamışlar.
Tek kalan Nasrettin Hoca , Timur'un huzuruna alınmış:
- Köyümüze gönderdiğin filden köylüler çok memnun kaldılar. Yalnız, zavallı hayvan tek başına yaşıyor. Lütfen, hayvancağızın yalnız başına yaşamaması için bir de dişi fil gönderilmesini istiyoruz. İşte bunu arz etmek için huzurunuza geldim… demiş.
Bu sözlere çok sevinmiş Timur.Hemen yanındakilere, Nasrettin Hoca'nın köyüne birde dişi fil gönderilmesi için emir vermiş…
Nasrettin Hoca'nın sevinçli bir haber getirdiğini sanan köylüler sormuşlar Nasrettin Hoca'ya
- Timur'un fili ne zaman geri alacak?
Nasrettin Hoca gülümsemiş:
- Size bir müjdem var . Timur söz verdi , yakında bu filin dişisini de gönderiyor köyümüze demiş.

Geliş

Temel binanın altıncı katından düşmüştü.Hemen etrafını bir kalabalık sardı.Yoldan geçen biri kalabalığı yardı ve yaralı Temel'e sordu:
-"Ne oldu?"
Temel zorlukla cevap verdi:
-" Vallahi bilmiyorum ,ben de şimdi geldim."

İnşallah
Nasrettin Hoca bir gün hanımına: “Hanım yarın yağmur yağarsa evde kalacağım, eğer yağmazsa ormana odun kesmeye gideceğim” demiş. Hanımı “İnşallah de bey belli olmaz” demiş. Hoca da kızarak “İnşallahı maşallahı mı var hanım yağarsa evde kalırım yağmazsa oduna giderim demiş.”
Hanımın içine sinmemiş ama susmuş.
Ertesi gün hava güzelmiş ve Nasrettin Hoca ormana gitmiş. O gün de oraya başka ülkeden gezmeye gelen bunun yanında haydutlukta yapan adamlar gelmiş. Nasrettin Hoca'yı almışlar bize rehber ol diye diyar diyar gezdirmişler. Eşeğini falan da almışlar. Birkaç hafta sonra Hoca yorgun argın, üst baş perişan evine gelmiş ve kapıyı çalmış. Hanımı “Kim o? diye sormuş. Hoca da:
-İnşallah Nasrettin Hoca hanım... inşallah Nasrettin Hoca...

Karşısında kimse yokmuş!
Temel, Ankara'dan İstanbul'a trenle gelir.
Tren kendisini tutar tabii...Sapsarı ve bitap haldedir. Nedenini sorarlar.
“Ters oturduğum için tren beni tuttu” der.
“Karşında oturana rica etseydin...”
“Aklıma geldi, ama karşımda kimse yoktu.”

Şükür
Bir gün Nasrettin Hoca Timur'a ayva götürüyormuş.sepet dolu ayvalarla giderken bir köylüye rastlamış. Köylü demiş ki:
- Hocam Timur ayva sevmez sen ona başka bir şey götür.
Bu sefer Hoca ayva yerine incir götürmüş.
Timur inciri yemeye başlamış . Bir tane yiyor bir tanede Hocanın kafasına atıyormuş. Hoca:
-Yarabbi şükür , diyormuş.
Timur sormuş:
- Kafana incir atınca neden şükrediyorsun .
Hoca'da şöyle demiş:
-Ya size ayva getirseydim.

Eşeği Çaldırmak
Nasrettin hoca,eşeğini çaldırınca çırpınıp bağırmaya,çevresini aranmaya başlamış.Kendisini bu halde gören kadı sormuş ona:
-Eşeği kime, nasıl çaldırdın?
Nasrettin hoca,şöyle bir ters ters bakmış kadıya. Sonra da yanıtlamış onu :
-Bu soruların cevabını bilseydim zaten aramazdım...

O kadar gezse
Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar:
-Yahu Hoca senin karı çok geziyor.
Hoca:Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrar.

Terslik

Temel, lokantada bardak ister. Masada ters duran bardakları göstererek; “Var ya!” derler.
Temel :
“Onların tibi teluk, üstü kapalidur.”

Sayı

Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir koğuşta rastladığı hastaya sorar :
-Burada kaç kişisiniz ?
Karşısındaki, elini “boş ver” anlamında salladıktan sonra, “Asıl” der, “siz dışarıda kaç kişisiniz ?”

Öğünme

Tanınmış bir doktor bir toplulukta öğünüyordu:
-Hastalarım beni çok severler.
Orada bulunan bir nüktedan tasdik etti:
-Sevmekte söz mü,sizin için hayatlarını feda edenler bile olmuştur.

                             (Kaynak: http://www.edebiyatdunyasi.com)

Yormasaydım
Temel otelde kahvaltı ederken, tabağındaki zeytini bir türlü çatalıyla yakalayamaz. Epeyce uğraştığını gören garson, yanına yaklaşır, çatalı alır ve bir seferde zeytine batırır. Temel küçümseyerek bakar:
— Uyy garson, ha pu zeytinu pen yormasaydum, sen
oni zor yakalayacağidun.


Kimden Yanasın?
Temel ile Cemal, kahvede oturmuş sohbet ediyorlardı. Temel birden sordu:
— Ula Cemal, tenhada pi domuza rastlasan ne edersun de pakayum?
• Tüfeğimle ateş ederum oğa!
• Ya tüfeğin yoğsa?
• Kafasına sopayla vururum daa...
• Peçi ya sopan da yoğsa?
• Pıçağumla öldirurum oni.
• De pakayum yanında pıçağın da yoğsa?
• Ula Temel de pakayum bağa. Sen penden yana
musun, yoksa domizdan yana mu?


 Yersiz Merak          
Günün birinde, akıllı geçinen bir tavşan, yolda rastladığı bir tilkiyle alaylı alaylı konuşmuş. Ona:
_Senin için çok kurnaz diyorlar. Bu doğrumu acaba demiş.
Tilki:
_Ben ne dersem boş yiyenim. Sen en iyisi bizim eve kadar benimle zahmet edip gel de, söylenenlerin doğru olup olmadığını gör. Ayrıca yemeğe de konuğum olursun, demiş. Tavşan bu sözlere çok sevinmiş. Kendi kendi kendine: "Ne akılsız tilkiymiş bu. Bir iki pohpohladım, övgümü yuttu, beni yemeye davet etti." diye söylenmiş. Birlikte tilkinin evine gitmişler. İçeri girer girmez tavşan şaşırmış. Çünkü tilkinin evi bomboşmuş. Ne yiyecek varmış, ne içecek. Tavşan birden tilkinin oyununa geldiğini anlamış. Çünkü evde kendisinden başka yiyecek
yokmuş tilki için. Bedava yemek yemeyi dilerken, tilkiye bedava av olduğunu anlamış.
Tilkiye dönüp:
_İnandım tilki kardeş, demiş. Senin hayvanların en kurnazı olduğunu anladım.
Baksana akıllı geçinen ben bile faka bastırdın. Evine, kendi ayağınla tıpış tıpış getirdin. Benim gibi akılsız birini afiyetle yiyebilirsin.
NOT: Merak duygusu yerinde kullanılmazsa, insanın başına büyük sıkındılar açabilir. Bizi ilgilendirmeyen konuları merak etmek, çoğu kere zararımıza olur.

                                  
 

İbn-i Kemal İÖO 3-C Sınıfı  
   
Atatürk  
 
Atatürk Özel

 
ANDIMIZ  
 

Öğrenci Andı

Türküm, doğruyum, çalışkanım,

İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!

 
 
  Yeni Sayfa 9

TOKAT LİNKLERİ

ÖNEMLİ LİNKLER

BİZİ KAYDEDİN..

Açılış Sayfası YapınSık Kullanılanlara EkleyinE-Mail YollayınYeni Sayfa 6

 
-
....:::: İbn-i Kemal İlköğretim Okulu 4-C Sınıfı ::::.... | Web Editörü: Ahmet NALBANT| ® Site içeriği izinsiz kopyalamayınız. Bu site en iyi 1024x768 çözünürlüğünde IE5.0 ve üzeri tarayıcılarda görüntülenebilir
Facebook'ta Paylaş Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol